Küresel ısınma, başlıca atmosfere salınan gazların neden olduğu düşünülen sera etkisinin sonucunda, Dünya üzerinde yıl boyunca kara, deniz ve havada ölçülen ortalama sıcaklıklarda görülen artışa verilen isimdir. Günümüzde iklimbilimciler (klimatolog) küresel ısınma konusunda hemfikirdirler.
Küresel İklim Değişikliği (KİD) insani endüstriyel, tarımsal ve enerji tüketimi gibi faaliyetlerinin sonucu olarak atmosferdeki miktarı ve yoğunluğu artan sera gazlarının neden olduğu küresel ısınma’nın neden olduğu iklim değişiklikleridir. Bu iklim değişikleri kuraklık, çölleşme, yağışlardaki dengesizlik ve sapmalar, su baskınları, tayfun, fırtına, hortum vb. meteorolojik olaylarda artışlar gibi belirtilerle kendini gösterir.

1856-2004 arası küresel ortalama yüzey sıcaklığı
Gözlemlenen Sıcaklık Değişimleri

Farklı iklim vekillerinden elde edilen verilere göre iki bin yıldaki ortalama yüzey sıcaklıkları. Siyah çizgili kısım ise aletli sıcaklık kaydı verilerini göstermektedir.

1950-2012 yılları arasındaki küresel yıllık sıcaklık anormalliklerini gösteren Ulusal Okyanus ve Atmosfer Dairesininhazırladığı bir grafik
1880 ile 2012 yılları arasındaki dönemde, ortalama küresel yüzey sıcaklığı ortalama küresel (kara ve su) yüzey sıcaklığı, bağımsız şekilde üretilen veri kümelerine göre 0,65 °C’den 1.06 °C’ye olmak üzere 0,85 °C’lik artış gösterdi. 1906 ile 2005 yılları arasındaki dönemde, Dünya’nın ortalama küresel yüzey sıcaklığı 0,74±0,18 °C kadar yükseldi. Bu sıcaklık yükselmesi, İlgili dönemin ikincisi yarısında hemen hemen ikiyüzlülük katlanmış bir biçimde (on yıl başına 0,13±0,03 °C’ye karşılık on yıl başına 0,07±0,02 °C) gerçekleşmişti. Bununla birlikte, küresel ısınma kapsamında, yüzeye yakın atmosferdeki ortalama sıcaklık artışının, iklim sisteminde depolanan ek enerjinin 1970 yılından beri okyanuslara iletildiğinden bahsetmektedir. Bu da buzulların erimesine, kıtalar ile atmosferin ısınmasına yol açmaktadır.
Uydu sıcaklık ölçümü verilerine göre 1979’dan itibaren, alt troposferin ortalama sıcaklığı on yıl başına 0,12 ile 0,135 °C (0,216 ve 0,243 °F) arasında artış gösterdi. İklim vekilleri, 1850 öncesindeki bir veya iki bin yıllık dönemde, Orta Çağ Ilıman Dönemi ve Küçük Buz Çağı gibi bölgesel dalgalanmalara rağmen sıcaklığın görece düzenli olduğunu göstermektedir.
Aletli ölçümlerle tespit edilen sıcaklık artışı, çeşitli bağımsız bilimsel gruplar tarafından belgelenen geniş çaplı gözlemlerle de tutarlılık göstermektedir. Deniz seviyesinin yükselmesi, kar ve buzla kaplı bölgelerde görülen geniş çaplı erime, okyanuslardaki ısı katkısının artışı, özgül nem artışı ve bitkilerin çiçek açması gibi ilkbaharda yaşananların daha erken yaşanması bu gözlemler arasındadır. Bu değişikliklerin tesadüf eseri olma olasılığı neredeyse sıfırdır.
Bölgesel Eğilimler ve Kısa Süreli Dalgalanmalar

Ülkeye göre 1900-2016 arasındaki sıcaklık anormallikleri. Görsel, GISTEMP verilerine dayanılarak oluşturulmuştur.
1979’dan beri karalardaki ortalama sıcaklık, okyanuslardaki ortalama sıcaklık artışının hemen hemen iki katı kadar hızlı yükseldi (on yıl başına 0,25 °C’ye karşın on yıl başına 0,13 °C). Okyanus sıcaklıklarının karaya göre daha yavaş yükselmesi, okyanusların sahip olduğu ısı kapasitesinin daha fazla olması ve buharlaşma ile daha çok ısı kaybetmesinden kaynaklanmaktadır. 18. yüzyıldaki Sanayi Devrimi ile birlikte, Dünya’nın yarımküreleri arasındaki sıcaklık farkı, kuzey yarımküredeki deniz buzulları ve karların erimesiyle birlikte artmaya başladı. 20. yüzyılın başından itibaren kutup bölgelerindeki ortalama sıcaklık, Dünya’nın diğer bölgelerine göre yaklaşık iki kat daha hızlı artmaya başladı. Kuzey yarımkürede sera gazları emilimi güney yarımküreye göre daha fazla gerçekleşirken bu durum, sera gazlarının her iki yarımkürede de yayılacak kadar uzun süre varlığını koruması sebebiyle yarımküreler arasındaki sıcaklık farkına etki etmemektedir.
Okyanuslardaki ısıl durgunluk ile diğer dolaylı etkilere karşı verilen yavaş tepkiler, geçmiş değişikliklere uyum sağlanmasının yüzyıllarca sürmesine yol açmaktadır. Bir araştırmaya göre sera gazları 2000 yılındaki seviyesine sabitlenmiş olsaydı dahi yüzey sıcaklıkları 0,5 °C civarında yükselmeye devam etmiş olacak, 2005 yılındaki seviyesinde sabitlenmiş olması durumunda ise yüzey ısınması 1 °C’nin üstünde bir artış gerçekleşecekti.
Küresel sıcaklık, uzun dönemli eğilimlere karşı daha baskın olan ve bunları geçici olarak maskeleyen kısa süreli dalgalanmaların bir sonucudur. Okyanus yüzeyi sıcaklığını ölçmek için kullanılan farklı yöntemler sonucu elde edilen 2015 verileri, bir önceki on yıla oranla pozitif yönde bir eğilim olduğunu göstermektedir.

En Sıcak Yıllar ve Genel Eğilim
Kaydedilen en sıcak on yedi yılın on altısı 2000’den sonra gerçekleşti. Yıl bazında bakıldığında yaşanan bu sıcaklık istatistikleri, genel eğilimlerle kıyaslandığında önemsiz kalmaktadır. Zira El Niño-Güney Salınımı gibi bazı okyanus salınımları, genel iklim değişikliği eğilimi ile hiçbir alakası olmaksızın bir yılın ortalama sıcaklığı üzerinde büyük etkilere sahiptir.
Teoriler ve Mekanizmalar
Küresel ısınmaya, atmosferde artan sera gazlarının neden olduğu düşünülmektedir. Karbondioksit, su buharı, metan gibi bazı gazların, Güneş’ten gelen radyasyonun bir yandan dış uzaya yansımasını önleyerek ve diğer yandan da bu radyasyondaki ısıyı soğurarak yerkürenin fazlaca ısınmasına yol açtığı düşünülmektedir.

Laguna San Rafael’deki buzulun, küresel ısınma sonucu 1990 ile 2000 yılları arasındaki geri çekilişin karşılaştırmalı uydu görüntüleri.
Yerküre, Güneş’ten gelen kısa dalgalı ışınımın bir bölümünü yeryüzünde, bir bölümünü alt atmosferde emer. Güneş ışınımın bir bölümü ise, emilme gerçekleşmeden, yüzeyden ve atmosferden yansıyarak uzaya kaçar. Yüzeyde ve troposferde tutulan enerji, atmosfer ve okyanus dolaşımıyla yeryüzüne dağılır ve uzun dalgalı yer ışınımı olarak atmosfere geri verilir. Yeryüzünden salınan uzun dalgalı ışınımın önemli bir bölümü, yine atmosfer tarafından emilir ve daha az Güneş enerjisi alan yüksek enlemlerde ve düşük sıcaklıklarda salınır.
Atmosfer’deki gazların gelen Güneş ışınımına karşı geçirgen, buna karşılık geri salınan uzun dalgalı yer ışınımına karşı çok daha az geçirgen olması nedeniyle yerkürenin beklenenden daha fazla ısınmasını sağlayan ve ısı dengesini düzenleyen bu doğal süreç sera etkisi olarak adlandırılmaktadır.
Su buharı dışındaki sera gazları, bağımsız değişken olarak küresel ısınma üzerinde aktif bir etki yaratabilirler. Örneğin karbondioksit, jeolojik evrimin doğal uzantısı olan volkanik etkinlikler sonucu ya da insanlar tarafından fosil yakıtların yakılmasıyla yoğun olarak atmosfere salınabilir. Bu durum, gezegenin ortalama ısısından bağımsız olarak ortaya çıkabilen ve ortalama ısının artması sonucunu doğuran bir etken işlevi görür.
Bugün bilim çevrelerinde küresel ısınmada baş sorumlunun karbondioksit oranının artması olduğuna inanılmaktadır. Her ne kadar atmosferdeki karbondioksit,
- Karada yeşil bitkilerin fotosentez yoluyla,
- Okyanuslarda ise suda çözünme ve fitoplanktonlar tarafından absorbe edilme, sonra da planktonun deniz dibine çökelmesi yollarıyla atmosferden çekilmekte ise de, bu mekanizmaların kapasitesinin üzerinde karbondioksit salımı, gezegen üzerinde sera etkisi yaratmaktadır. Ayrıca deniz suyunun aşırı karbondioksit yüzünden asitleşmesi okyanus ekolojisi, mercanlar ve kabuklu deniz hayvanları açısından ciddi bir problemdir.
Küresel ısınmada su buharı ve bulutların rolü; su buharı, diğer sera gazlarından farklı olarak Güneş’ten gelen radyasyonun şiddetine ve gezegenin ortalama ısısına bağlı bir değişkendir. Dolayısıyla küresel ısınma konusunda pasif etkiye sahiptir. Küresel ısınmayla gezegen yüzeyindeki ortalama ısının artması, buharlaşmanın artmasına yol açacaktır. Bu ise atmosferde daha fazla su buharı oluşmasına yol açar. Su buharı küresel ısınmayı pozitif feedback ile artırırken, bulutlar ise Güneş’ten gelen radyasyonun bir bölümünü dış uzaya yansıtır, bir bölümünü soğurarak ısınırlar, bir bölümünü de yeryüzüne geçirirler. Litosfer ve hidrosfere ulaşan bu radyasyonun da bir bölümü soğurularak ısınmaya yol açarken bir bölümü dış uzaya yansır.
Dünya genelindeki emisyonların yaklaşık yüzde 45’i kömür kullanımı sonucunda ortaya çıkarken yüzde 35’i petrol ve yüzde 20’si de doğal gazdan kaynaklanmaktadır.
Öngörüler ve Düşünceler
Küresel ısınma sonucu kutuplar ve yakın bölgelerinde buzlar eridikçe yerlerini kara veya sular almaktadır. Kara ve suların kar ve buza oranla daha az yansıtıcı olması Güneş ışınımı emilimini arttırmakta ve dolayısıyla ısınmanın daha fazla artmasına yol açmaktadır. (Ice-Albedo feedback)
Küresel ısınma için en kötü senaryolar feedback mekanizmaları ile ortaya çıkması muhtemel sonuçlar olarak görülmelidir. Pozitif feedback olarak nitelendirilen bu mekanizmaların işleyişinde küresel ısınma, bir takım yeni risk faktörlerinin ve mekanizmaların açığa çıkışını hızlandırmaktadır. Küresel ısınma örneğin kutup bölgelerinde ve Grönland’da buz tabakasının erimesi Güneş ışınlarının daha fazla emilmesini sağlarken, Sibirya’da buzlu göl ve bataklıklarda hapsedilmiş, CO2’den 20 kat daha etkili metanın açığa çıkmasını sağlar. Yine iklim düzensizliği ve kuraklık, bazı bölgelerde önemli bir karbon yakalayıcısı olan orman örtüsünü yok edebilir, denizlerin ısınması deniz dibinde depolanmış olan metan hidratınatmosfere karışmasına yol açabilir.
Nedenleri
Küresel iklim değişikliğinin temel nedenleri; nüfus artışı ve buna bağlı enerji tüketimi, toprak kullanımı, uluslararası ticaret ve ulaşım gibi diğer insan aktivitelerindeki artış ile sanayinin gelişmesidir. İklim değişikliğinin asıl nedeni küresel ısınmadır. Bunun sebebi ise atmosferdeki “sera gazlarının” artmasıdır. Sera gazı emisyonlarının insan faaliyetleri ile arttığı bilinmektedir. Karbondioksit (CO 2) en önemli sera gazı olup; araç egzozlarından, ısınma amaçlı yakılan yakıtlardan, fabrika bacalarından atmosfere bırakılmaktadır.
Küresel iklim değişikliği, insan sağlığını koruma konusundaki çabalara engel oluşturmaktadır. İklim değişikliği insan yaşamı için giderek artan bir tehdit haline gelmiştir. Küresel iklim değişikliğine bağlı olarak ortaya çıkan çok çeşitli sağlık sorunları ile gün geçtikçe daha sık karşılaşılmaya başlanmıştır.
Toplum gündemine taşınmasına yönelik çabalar son zamanlarda artmıştır.
İklim değişikliğinin sağlık etkileri doğrudan ya da dolaylı olarak ortaya çıkmaktadır.
Doğrudan etkiler arasında sıcak dalgalarına bağlı meydana gelen ölümler ve hastane başvurularında artış pek çok ülkede araştırmalarla gösterilmiştir. Aşırı hava olaylarının (seller, fırtınalar vb.) sıklığında ve şiddetinde artışlar olmuştur. Gelecekte bu tür afetlerin sıklık ve şiddetinin daha da artması beklenmektedir. Bu tür afetlere bağlı olarak ölümler, yaralanmalar, enfeksiyon hastalıklarında ve vektörlerle bulaşan hastalıklarda artış görülmekte; göçler, toplumsal sorunlar ortaya çıkmaktadır.
Dolaylı etkilerin neden olduğu sağlık sorunları arasında; vektörlerin yaşam alanlarında değişiklikler olmasına bağlı olarak sıtma, Dang ateşi, viral ensefalitlerde artış, hastalık etmenlerinin virulasında ve çoğalma hızında artışa bağlı olarak ortaya çıkan hastalıklarda artış, su ve gıda kaynaklarının azalması, çölleşme, buzulların erimesi, deniz suyunun termal genişlemesi, su kaynaklarında tuzlanma, su kaynaklarının azalması sonucunda da su ve gıda ile bulaşan hastalıklarda artış ortaya çıkmaktadır. Ayrıca çevresel bozulmanın sonuçlarına bağlı olarak çevresel göçmenlerin artması, yerleri değiştirilmiş, demoralize toplumlarda ortaya çıkan psikolojik sorunlar, toplumsal çatışmalara bağlı çeşitli sağlık sonuçları da ortaya çıkmaktadır.
Artan sıcaklık polen mevsiminin uzamasına ve astım gibi alerjik hastalıkların artışına da neden olmaktadır.
İklim Değişikliğine Bağlı Olarak Ortaya Çıkan Sağlık Sorunları
Geniş alanda hissedilecektir,
Çok sayıda kişiyi etkileyecektir,
Geniş bir zaman diliminde ortaya çıkacaktır,
İklim değişikliğinin gözle görünen zararları arasında, 2003 yılında Avrupa’da on binlerce insanı öldüren, orman yangınlarına ve ekinlerin kurumasına sebep olan, Alp dağlarındaki buzul tabakasının %10’unu eriten sıcak hava dalgası ile ısınan Meksika Körfezi’nden kuvvet alıp kıyı yerleşimlerini yerle bir eden Katrina kasırgası (2005’te) sayılabilir. 2001 yılında toplanan Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli, büyük ölçüde ormansızlaşma ve ısıyı tutan karbondioksit gibi gazları üreten fosil yakıtların kullanılması yoluyla, insanların bu değişiklikte önemli rol oynadıklarına karar vermiştir.
2001 yılından beri, atmosferin ısınması ve karbondioksit birikmesi, kutuplarda ve Alpler’de buzulların erimesi, birkaç yıl önce hiç ihtimal verilmeyen bir hızla artmıştır. Ayrıca, kutup rüzgarlarının hızı artmakta, okyanusun derinlikleri ısınmakta ve atmosferin alt katmanlarının ısınması ozon tabakasının kendini yenilemesini geciktirmektedir. Üstelik, Grönland’da matkapla delinerek incelenen buzul tabakaları iklimin büyük bir hızla değişebileceğini göstermiştir. İklim değişikliği dünyada biyolojik değişikliklere yol açmaktadır.
Yazara göre, daha yavaş seyreden iklim değişiklikleri de insan sağlığına zarar verebilmektedir. Son yirmi yılda ABD’de, iklime dayalı faktörlerin de etkisiyle astım vakaları dört katına çıkmıştır. Karayip adalarında yaşayanların da solunum yolu rahatsızlıkları artmıştır. Yükselen karbondioksit düzeyi ve atmosferik ısınma bitki polenlerinde ve toprak mantarlarında artışa neden olmakta ve oluşan partiküller aeroallerjenler şeklinde akciğer alveollerinin içine girmekte, bağışıklık sistemini de etkilemektedir.
Son otuz yılda biyolojik çeşitlilikte meydana gelen değişikliklerle, zararlı ve patojenleri kontrol altında tutan, avcı ve av hayvanları dengesinin değişime uğradığını saptamaktadır. Isınmayla birlikte mikropların yayılma alanı da genişlemektedir. Örneğin, İsveç’te kışların daha ılıman geçmeye başlamasıyla hastalık taşıyan kenelerin kuzeye doğru yayıldığı, ABD ve Kanada’da da benzer bir değişikliğin olabileceği saptanmıştır. Birçok hastalığın taşıyıcısı olan sivrisineklerin üremesi ısı artışlarına karşı çok hassastır. ABD’nin güney batısında avcı hayvan nüfusunu azaltan, altı yıl süren kuraklıktan sonra 1993 yılında erken gelen şiddetli yağmurlar kemirgenlerin besini olan bol miktarda çam ağacı meyvesi ve çekirge ortaya çıkarmış, sonuçta artış gösteren beyaz ayaklı fare popülasyonu Amerika kıtasında hantavirüse bağlı hantapülmoner sendromda artışa neden olmuştur.
1999’da New York şehrinde ortaya çıkan Batı Nil virüsünün ise, kuşları ısıran Culex pipens sivrisineğinin kuraklık dolayısıyla ortaya çıkan sığ sularda üremesine bağlı olduğu düşünülmektedir. Sıcak ve kurak 2002 yazında tüm ülkeyi kat eden hantavirüs 230 hayvan ve 138 kuş çeşidini enfekte etmiştir. Aşırı nem ve seller de, 1993’te Missisipi nehri taşkınlarında olduğu gibi, hastalıklara yol açan virüs ve toksinleri ortaya çıkarmaktadır. Mercan kayalıklarının yine ısınma dolayısıyla “beyazlanması” ise hem burada barınan balıkların, hem de çeşitli ilaçlara ham madde oluşturabilecek türlerin yok olması dolayısıyla insan sağlığını tehdit etmektedir.

Küresel Isınmanın Sonuçları
İklimdeki değişiklerin neden olduğu birçok olumsuz sonuçları vardır. Bunları
- Buzulların erimesi
- Yağmur miktarındaki sağanak şekilnde yağışlarda artış
- Denizlerin su düzeyinde yükselme
- Fırtına ve sel hasarlarının artması
- Tundraların erimesi
- Buharlaşma miktarında artış
- Kuraklık ve çölleşme
- Zirai üretimin zorlaşması
olarak sıralamak mümkündür.
Alerjiye Etkisi
2011 Ocak ayı içerisinde yayımlanan bir çalışma, küresel ısınmanın bitkilerde polen dönemini uzattığını ortaya koydu. Kuzey Amerika’da yapılan bu çalışmaya göre Ambrosia bitkisinin polen dönemi kuzey bölgelere doğru ilerledikçe ciddi bir şekilde uzuyor. Bu durumun başka bitki türlerinde de geçerli olduğunu işaret eden birçok çalışma mevcut fakat bu tip kapsamlı sonuçlar henüz Ambrosia ile sınırlıdır.
Şubat 2007 Tarihli BM Raporu

2015 yılında hazırlanan küresel ısınma ile ilgili sunum
Konu ile ilgili Birleşmiş Milletler raporu, Fransa’nın başkenti Paris’te açıklanmıştır. Raporda küresel sıcaklık artışının olası etkileri aşağıdaki biçimde özetlenmektedir.
- +2 °C: Su sıkıntısı başlayacak
Kuzey Amerika’da kum fırtınaları tarımı yok edecek. Deniz seviyeleri yükselecek. Peru’da 10 milyon kişi su sıkıntısı çekecek. Mercan kayalıkları yok olacak. Gezegendeki canlı türlerinin yüzde 30’u yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak.
- + 5 °C: Denizler 5 m. yükselecek
Deniz seviyesi ortalaması 70 metre olacak. Dünya’nın yiyecek stokları tükenecek.
- + 6 °C: Göçler başlayacak
Yüz milyonlarca insan uygun iklim koşullarında yaşamak umuduyla göç yollarına düşecek.
Madenler
Öncelikle Kanada ve Rusya, bir ölçüde de ABD ve Danimarka şimdiye kadar -50°’ye varan aşırı soğuklar nedeniyle kullanamadıkları birkaç milyon kilometre karelik alanı kullanıma açıyorlar.
Kısalan Ticaret Yolları
Küresel ısınma yüzünden erimeye başlayan buzullar bu güne kadar geçilmez sanılan deniz yollarını ve kara parçalarını ulaşıma ve erişime açmaktadır. Eriyen buzlar sayesinde Batı Avrupa, Doğu Asya ve Kuzey Amerika limanları yaklaşık 5000 ile 15.000 km kadar birbirlerine yaklaşacaktır.

Olası Çözümler ve Alınabilecek Önlemler
2015 sonunda Paris’te düzenlenen 21. Taraflar Toplantısı’nda 180 ülke Kyoto Protokolü sonrası yürürlüğe geçecek Paris Anlaşması’nı imzaladı.
Hükûmetlerin Yükümlülükleri
Paris Anlaşmasını onaylama.
Karbon vergisi
Termik santrallere kısıtlama
Günlük Hayatta
Sera gazı salımını kontrol edecek günlük hayattaki bazı önlemler şöyle sıralanıyor:
- Kömür yakılmamalı.
- Daha az et yemek.
- Evinizi iyice izole edin.
- Standart ampulü, LED ampulü ile değiştirmek, yılda 75 kg karbondioksit tasarrufu sağlıyor.
- Daha az fosil yakitli araba kullanmak. Daha sık yürüyüp, bisiklet kullanmak ve toplu taşıma araçlarından daha çok faydalanmak. Benzinli araba kullanılmayan her kilometre için 150 g – 380 g karbondioksit tasarruf edilecektir.
- Daha az sıcak su kullanmak. Suyu ısıtmak için çok fazla enerji kullanmak gerekiyor. Daha az su tüketen bir duş başlığı ile 175 kg, giysileri soğuk su ya da ılık suda yıkayarak da 250 kg karbondioksit tasarrufu yapılabilir.
- Her yıl en azından bir ağaç dikmek. Bir ağaç ömrü boyunca 1 ton karbondioksit emmektedir.
- Özellikle ısınmada Güneş enerjisi ile çalışan sistemleri kullanmak. Bu çok büyük tasarruflar sağlayacaktır.
- Yaygın kullanım sağlanabildiği takdirde tarım arazilerine eklenebilecek biyolojik kömür’ün küresel ısınmaya karşı en güçlü silahlardan birisi olabileceği düşünülmektedir.
Gelecekteki Olası Durum
HİDP (IPCC)’nin sera gazı salınımının izleyebileceği seyirlere bağlı olarak geliştirdiği KİD’in olası etkilerine yönelik bilimsel öngürü yapmayı amaçlayan çeşitli senaryoları vardır. 70 ülkeden 300’e yakın bilim adamının titiz çalışmalarıyla hazırlanan HİDP (IPCC) İklim Değişikliği 2014: Etkiler, Uyum ve Kırılganlık Raporu’na göre iklim değişikliğinin etkileri çok belirgin olarak ortada durmaktadır. Sel baskınları, tayfunlar, denizin yükselmesi gibi olaylara bağlı olarak insanların ölmesi, yaralanması, göç etmek zorunda kalmaları, karasal ve tatlı su ekosistemlerinin yıkımı büyük bir olasılık dahilde görülmektedir.

Kaynak: http://www.wikipedi.org