Uzmanlar gerçek kimliğinizi tamamen iş yerinde ki kişiliğiniz ile kuşatmanın sizi hayal kırıklığına uğratabileceğini savunuyorlar. Yetişkin hayatımızın üçte birini çalışarak ve kendimize bir kariyer hazırlamaya uğraşarak geçiriyoruz. Maaşlı bir işte çalışmak nadiren bir anlam ve amaç kaynağı olarak görülür. 300.000 yıllık insan evrimimizin büyük çoğunluğunda iş aslında oldukça basitti. Birşeyler yedik ve birşeyler tarafından yenmekten kaçınmaya çalıştık. Anlam ve amaç; maneviyat, sanat, din ve bilim gibi başka kaynaklardan geldi.

İş yerinde anlam bulmamız ya da anlamlı bir iş bulmamız gerektiği düşüncesi oldukça modern bir buluştur. Sadece yüz yıl önce, bir kişinin bir fabrikadan veya bir ofisten tipik bir iş gününden döndüğünü görmek ve eşine amaç ve anlam duygusu hissetmediğinden şikayet ettiğini duymak çok nadir olurdu.
Aynı şekilde, “bütün benliğimizi” işe getirmemiz gerektiği fikri oldukça yeni bir kariyer tavsiyesi biçimidir. Kökenleri, 30 yıl önce çalışanın iş yerine bağlılığı kavramını icat eden William Kahn’a kadar uzanabilir. Kahn’ın amacı, çalışanların gerçek kişilikleriyle iş yerindeki personel kişiliklerinin ne kadar özdeşleştiğini görmekti.
Bazıları iş yerini her gün sadece gidip gelinen bir görev olarak görür ve bütün benliklerini işe getirmezler. Bu kişiler işi hayatlarının merkezine koymazlar ve sosyal yaşantıları, hobileri, alışkanlıkları, arkadaşları, aileleri, zevkleri onlar için hayatın merkezindedir.
Bununla birlikte bazılarının gerçek kişilikleri ile bir çalışan olarak kişilikleri neredeyse aynıdır. Bunlar işe bütün benliklerini getirirler, işleri ile manevi bir bağlantıları vardır ve tamamen kariyer odaklıdırlar. Bu kişiler bütün patronların çalıştırmak isteyecekleri ideal personeller, maşlı elemanlardır.
İnsanları iş yerlerine gelirken gerçek benliklerini ve tüm varlıklarını işe getirmeye teşvik eden tüm popüler kariyer tavsiyeleri ışığında, giderek artan sayıda insanın iş yerindeki kişilikleri ile gerçek kişiliklerinin özdeşleşmemesinden dolayı suçluluk duymaları şaşırtıcı değildir. Ya işiniz gerçekten anlamsızsa? Ya işiniz diğer işler gibi sıradan sadece bir görev ise? Tüm benliğinizi, kimliğinizi, kişiliğinizi ve hatta düşüncelerinizi yöneticiniz ve patronunuz için işe getirmenizi kim emrediyor? Ne zamandan beri iş hayatı dışında doğru dürüst bir hayata sahip olmamak bir yaşam normu haline geldi? Tüm benliğimizi iş yerimize getirmezsek kendimizi suçlu hissetmeli miyiz? Hayır…
Aslında, bir çalışan olarak kişiliğimiz ile gerçek kişiliğimizin özdeşleşmemesi olumsuz iş koşullarını daha iyi görebilmek ve yönetebilmek gibi açık faydalara sahiptir.
Kariyeriniz, kimliğinizin temel yönünü temsil ediyorsa, tüm yumurtalarınızı bir sepete koyuyorsunuz demektir. Bir zam, promosyon, bonus veya olumlu geri bildirim alamamanız bütün benliğinizi işe verdiğinizden dolayı size psikolojik olarak çok daha fazla zarar verecektir. Doğal olarak bu, işteki başarılardan daha az heyecan duyacağınız anlamına gelir. Ancak hayatınızda ki gerçek tutkunuz iş dışında bir şey ise, iş yerinde bütün bunları alamamak kimin umurunda olur?
Herkesin anlamlı ve ilgi çekici kariyerlere erişimi olmadığı açıktır, bu da yüksek işten ayrılma ve pasif işe alım oranlarının yaygınlığını açıklamaktadır. İnsanların kariyerlerinin ne kadar anlamlı ve maksatlı olması gerektiği konusunda daha düşük beklentilere sahip olmaları, mevcut işleri hakkında şikayet etmek veya daha iyi bir iş bulmak için daha az zaman harcayacakları anlamına gelir.
İşverenler, çalışanların bütün benliklerini işe getirmeleri konusunda eğitilmeleri ve telkin edilmeleri görevini atadıkları yöneticilere verirler. Bu yönleri güçlü yöneticiler bulmak ve onlara bazı maddi imkanlar sunmak işverenlerin en büyük silahıdır. Böylece bütün gün alt çalışanların tüm benlikleri ile işe gelmeleri için uğraşan personellere sahip olurlar.
Sonuç olarak insanların çoğu bir anlam ve amaç gözetmeksizin sadece zaman geçirmek ve maaş alabilmek için işe giderler. Gerçek benliklerini iş sınırları dışında tutan bu insanlardan biriyseniz her gün tekrarladığınız bu paradoksu bir kez daha düşünün. Aslında bu sizin güçlü yanınız ve kendi yolunuzu çizmek için en önemli avantajınızdır. Belkide dışarda bıraktığınız benliğinizin sizi olmak istediğiniz yere götürmesine izin vermelisiniz. Bir insan ömrü istenilmeyen zamanlarda istenilmeyen yerlerde harcanacak kadar uzun değildir ve ikinci bir hayat şansı yoktur.