KİMSİN SEN?
Cevabımı bilmediğimi fark ettiğimden beri soruyorum bu soruyu kendime. En sevdiğim şarkıyı dinlerken, en çok keyif aldığım, en mutsuz olduğum ve hiçbir şey hissetmediğim zamanlarda cevaplarım sürekli değişiyor. Tam bu noktada tek bir cümleyle tanımlamak zorunda olmadığımı fark ediyorum. Çünkü ben bu anlardan oluşuyorum.
Kişisel gelişime merak saldığım bu dönemde evrenle bütünleşme ve zamanın dışında kalıp içe dönme arzusu içindeyim. Ve bu içimde gittikçe artan bir ferahlama yaratıyor. Benim gözlemlerime göre daha fazla huzur isteği sadece doğal yollarla olabilir. Yani tam bu noktada kendimizle daha iç içe olmamız gerektiğine inanıyorum.

Doğuştan gelen çocuksu masumiyet bize gideceğimiz yolu işaret eder. Önemli olan onu dinlemek ve anlamaktır. Bu da onun nerede saklandığını bulmakla başlar….
Tepkilerinizi gözlemlemekle başlayın. Korktuğunuzda, heyecanlandığınızda, mutlu olduğunuzda, başarısız hissettiğinizde, aşık olduğunuzda, hayal kırıklığında ve hayallerinize yaklaştığınızı hissettiğinizde, vücudunuzun hareketlerini gözlemleyin. Hatırladığınız o çocukla aynı tepkileri verdiğinizi göreceksiniz. Hepimiz o çocukların devamıyız.

Enlerinizle başlayın.. En korktuğunuz, en paniklediğiniz, en heyecanlandığınız, en en ve en…
O çocuk hala hayatta ve bugünü derinden etkiliyor. Onun neler hissettiğini ve neden öyle hissettiğini anlamak hayat yolculuğumuzda neden tökezlediğimizi açıklayacak. Bunun için acele etmeyin. Düşünsenize onu yıllarca içinizde bir yerlerde hapsettiniz… O kadar kolay konuşmayacaktır. Ona zaman verin. Ben yıllarca korkularımı ve kırılganlığımı farklı şeylerle telafi etmeye çalıştım.. Şimdi fark ediyorum ki içimde ki çocuk aslında hissettiğim her duygumda varmış..Ve önce onu anlamak gerekiyormuş. Bizimde hala zamanımız var 🙂
İçinizdeki korkularınızı, kaygılarınızı sevgiye dönüştürmek istiyor musunuz? Ve bu soruları kendinize nasıl uyarlarsanız uyarlayın sonuç EVET ise YOLUMUZ ve UFKUMUZ açık olsun.. İçimizde ki sevgiyi çıkarmanın vaktidir!