Pandeminin halk üzerindeki psikolojik etkileri, depresyon, travma sonrası stres bozukluğu ve anksiyetenin yükseldiği büyük ölçekli afetlere benzer. Bu aynı zamanda 2003 SARS salgınından bir yıl sonra da oldu. Karantinaya alınmak, olumsuz ruh sağlığı sonuçlarına katkıda bulunur. Dahası, pandemi insanların zayıf zihinsel duruma düşmesine sebep olan tek şey değil. Ülkelerin siyasi kargaşası da birçok marjinal grupta sıkıntı yaratıyor ve akıl sağlığını olumsuz yönde etkileyebiliyor.
Peki, yıl sonunda insanların ruh sağlığı nasıl görünecek? Ne tür zorluklarla karşılaşacağız? Herhangi bir pozitif gelişme var mı? İşte bu konuda terapistlerin düşünceleri şunlar.

İnsanlar daha önce uğraşmak zorunda olmadığımız şekillerde keder ve kayıp yaşayacaklar.
Normallik duygumuz COVID-19 tarafından altüst edildiğinden beri, insanlar farkında olmasalar bile büyük bir kayıp ve keder yaşadılar.
İnsanlar sadece ölen sevdiklerini değil, aynı zamanda işlerini, özel hayatlarını, seyahat planlarını ve rutinlerini kaybettikleri için de üzülüyorlar. Terapistler, bireylerin hayatlarının pandemi öncesi gibi görünemeyen bir yönüyle her karşılaştıklarında üzüntülerinin artacağını tahmin ediyorlar.
Bazıları kısıtlamalara uyarken bazıları uymadıkça stres artacaktır.
İnsanlar güvende olmak için ne yapacaklarını biliyorlar ve almak istedikleri riskler konusunda kendileri için kararlar alabiliyorlar.
Ancak, siz bütün kurallara uyarken, sağlık ve güvenlik kurallarına uymayanları görmek sizde psikolojik zarara neden olabilir. Örneğin, güvenli olmayan bir şekilde hareket eden aile ve arkadaşlarınızı gözlemlemek, sevdiklerinizi virüsten korumak konusunda sizi çaresiz bıraktığı için size bir stres kaynağı olabilir. Sosyal veya aile toplantıları söz konusu olduğunda da aile bireyleri arasında neyin güvenli olup olmadığı konusunda da anlaşmazlıklar olabilir.
Bazı insanlar daha da yıpranmış olabilirler.
Terapistler sağlık çalışanları konusunda özellikle endişeliler. İşlerinin yoğunluğu ve üstlendikleri sorumluluk nedeniyle tükenmiş olan sağlık çalışanlarının refahından endişe duyuyorlar. Çünkü onlar koronavirüsle savaşmak için ilişkilerini veya hayatlarının diğer kısımlarını feda ediyorlar.
Okul çağında çocuğu olanlar da ekstra stresle karşı karşıyadır. Terapistler, ebeveynlerin çalışırken aynı zamanda çocuklarına bakmak zorunda kalmalarından kaynaklanan stres konusunda da endişeliler. Bu arada, çocuklarına tam zamanlı olarak bakan ebeveynlerin artık kendilerine ayırabilecekleri özel zamanları bile yok.
Öğrenciler ayrıca bir duygusal çöküntü ile karşılaşabilirler.
Okulda veya kampüste olmadıkları için genç yetişkinlerin sosyalleşme eksikliğinden endişeleniliyor. Sosyalleşmenin kimlik gelişimine ve kimlik farkına varılmasına yardımcı olduğunu ve gençler için stresi yönetmenin bir yolu olduğu ortadadır. Okul aracılığıyla akranların yanında olmak onların duygusal gelişimlerini sağlar. Ancak bu sıralar bundan yoksunlar. Umutsuz ve çaresiz hissedebilirler veya aşırı düşünebilirler. Her küçük şeyi kontrol etmeye çalışabilirler. Bazıları kendileri için bir güvenlik duygusu yaratmaya çalışırken başkaların rahatsız edici davranışta bulunabilirler.
Depresyon oranları artabilir.
Araştırmaya göre, salgınlar gibi uzun süreli zorluklar yaşamak, kişinin depresyon riskini artırabilir. Rutinlerin kesintiye uğraması, evde sıkışıp kalmak ve daha az dikkat dağınıklığına sahip olmak, olumsuz düşünceler ve duygular üzerinde artan ilgiye neden olur. İzolasyon hissi, depresif ve endişeli semptomlarda artışa katkıda bulunabilir ve sosyal geri çekilme bu sıkıntının devam etmesine neden olabilir.
Kaygılar muhtemelen artacaktır.
Öngörülemezlik, COVID korkusu, sosyal adaletsizlik ve daha fazlası nedeniyle birçok insan aşırı endişe duyuyor. Terapistler bunun 2020’nin geri kalanında da devam edeceğini söylüyorlar. Özellikle işlerini kaybeden insanlar için konu daha da kaygı verici.
Sağlık hizmetlerinde çalışanlar farklı bir zorlukla karşı karşıyadır. COVID-19’un yanı sıra grip ve diğer hastalıklar sayesinde kışın daha fazla insan hastalandıkça bundan bunalmış olabilirler. Diğer yandan pandemik kısıtlamalar hafifletilirse kaygının artacağı tahmin ediliyor. İnsanlar, kamusal alanlarda bulunduktan sonra eve dönmekten endişeleniyor.
Soğuk aylar zihinsel sağlık mücadelesini dahada zorlaştırabilir.
Bazıları için soğuk ve kapalı havalar, zihinsel sağlık sorunlarını şiddetlendirebilir ve bir kasvet duygusuna kapılmalarına sebep olabilir.
Her yıl, sonbahar ve kışın gelmesiyle birlikte hava değiştikçe, insanların en az%5’i mevsimsel duygusal bozukluk ve yaklaşık %14’ü daha hafif kış sendromları yaşıyor. Bireylerin salgınla baş etme yollarından biri olan dışarıda başkalarıyla sosyalleşmek soğuk aylarda daha az mümkün olabiliyor.
Bazı insanlarda travma sonrası stres bozukluğu gelişebilir.
Sürekli travma ile çevrili olmanın insanları ruh sağlığı sorunları açısından daha yüksek risk altında bırakır. Ve bazı insanlar için bu akut stres bozukluğuna dönüşebilir.
Bu, özellikle COVID-19 ile savaşan tıp alanında çalışanlar için geçerlidir. Ama aynı zamanda bu salgını yaşayan birçok insan için de bir risktir. Travma söz konusu olduğunda, sistemin stresörlerle aşırı yüklendiğini ve bunun ezici hale gelebilmektedir.
Vücut aşırı tedbirli bir şekilde tepki verme eğilimindedir. Ya bireyler kendilerini korumak ve bir güvenlik ve kontrol duygusu yaratmak isteyecekler ya da kontrol etme ya da güvende hissetme yeteneklerine sahip olmadıklarını hissedecekler.
Bu semptomlar arasında duygusal uyuşukluk, travmayı hatırlatan unsurlardan ısrarla kaçınma, uyumakta ve konsantre olmakta güçlük çekme, gergin ve huzursuz hissetmek yer alabilir.
Kesin olan bilgiler biraz yardımcı olabilir.
Aşıların muhtemelen önümüzdeki yıla kadar hazır olmayacağını ve virüsün en azından önümüzdeki yıla kadar var olacağını kesin olarak bilmek ruhsal sağlık için belirsizlikten daha iyidir. Artık mümkün olduğunca sağlıklı kalmak için ne yapmamız gerektiğini de biliyoruz. Bu, salgının başlangıç zamanlarında olduğundan biraz daha net hissettirebilir.
Daha fazla insan ruhsal iyileşme için terapiyi düşünecektir.
Finansal ve sosyal olarak daha güvende olan insanlar, bu gibi dönemleri nasıl kendileri ve aileleri için kullanabileceklerini öğrenmek amacıyla terapilere sık sık katılırlar.
Ancak bu yıl daha düşük gelirli insanlarda akıl sağlığı sorunlarını nasıl yöneteceklerini öğrenmek için daha fazla sayıda terapilere katıldı ve bu muhtemelen bu şekilde devam edecek.
Topluluklar birbirine daha bağlı hale gelebilirler.
2020 insanlara sevdikleriyle nasıl bağ kuracaklarını ve yabancılara yardım eli uzatmayı öğretti. Bunlar, daha güçlü bir topluluk olarak 2020’nin sonuna gelmemize yardımcı olabilir ve bu, sosyal olarak uzaklaşmamız öğretilse de, insanların daha bağlı hissetmelerine yardımcı olabilir. Bu, akıl sağlığımız söz konusu olduğunda bize oldukça yardımcı olacaktır.
